Bir Gün

Bir Gün

Ayşe Kulin


Click above to enlarge

Official covers


... biz, iç içe büyüyen, iç içe yaşayan, birbirine benzeyen, kavgacı, hırçın ve inatçı, şefkatli, sevecen ve yürekli, sonsuz verici ve can alıcı, gözü kara, kurnaz, hain, aynı anda çileli, masum ve çocuksu biz! Biz, aynı toprağın çocukları.Yazar Ayşe Kulin, Bir Gün'de herkesin payına düşmüş bir kabusun öyküsünü ele alıyor. Güneydoğu'da yaşananlar iki kadının penceresinden olduğu kadar, iki tarafın, iki yaşamın, iki ucun da yaşamından kesitlerle göz önüne seriliyor.Uzun yılların öyküsüyle bir gün içinde hesaplaşmak zordur kuşkusuz, bir gün belki yetersiz bir zaman. Ama bir gün bir başlangıç olabilir. Bir Gün, bu başlangıcın arandığı bir roman.HALE KAPLAN ÖZYazarlık hayatına, 1984'te çıkan ilk öykü kitabı Güneşe Dön Yüzünü ile başlayan, Bir Tatlı Huzur, Adı: Aylin, Füreyya adlı biyografik romanları yazan, bunlardan başka Geniş Zamanlar adlı bir öykü, Babama adlı bir şiir kitabı ve Sevdalinka, Nefes Nefese ile İçimde Kızıl Bir Gül Gibi romanları olan Ayşe Kulin'in yeni romanı 'Bir Gün' Everest Yayınları arasından çıktı. Kulin Bir Gün'de çocukluk arkadaşı olan iki kadının; siyasi kadın tutuklu Zelha Bora (Leyla Zana) ile gazeteci Nevra Tuna'nın kurgusal öyküsünden, hayali konuşmalarından hareketle Güneydoğu sorununu ve Güneydoğulu kadınları anlatıyor.Bir Gün'de ülkenin iki farklı kesimindeki kadını konuşturuyor ve önemli sorunlarına çözüm arıyorsunuz. Kadın bakışıyla ele aldığınız konu Güneydoğu ve Kürt sorunu. Bu konu sizi ne zamandır meşgul ediyor, yazmak ne kadar zamanınızı aldı?Bu konu beni çok uzun zamandır hem meşgul hem de rahatsız ediyordu. Asırlarca bir arada yaşamış insanların birbirine girmesi ve otuz bine varan genç ölü, hangi anneyi rahatsız etmez ki? Arzum, Leyla Zana'nın hayatını kaleme almak ve bu kanayan yarayı onunla birlikte irdelemekti. Olamadı. Ben de kendi kurgu karakterimle bir roman yazmayı denedim. Kitabı yazmak yaklaşık bir yılımı aldı.Yıllardır tartışılan ve çözümsüzlüğün sürdüğü bir tartışma bu. Ama kitaptaki kadınlar bir gün içinde ortak bir payda bulup uzlaşabiliyorlar. Bir günün bunun için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Kitap kişileri için 30 yılın, Güneydoğu sorunu için çok daha uzun bir sürenin hesabını vermek bu kadar kolay mı?Kitapdaki kadınlar da pek uzlaşamıyorlar. Umut etmekle kalıyorlar. Benim maksadım çözüm bulmak değil, çözüm aramaktı. Çözüm bulmak benim haddime düşmez. Hangi roman hangi soruna çözüm üretebilmiş ki? Bu sorunu çözecek olanlar siyasilerdir.Asıl sorunun iletimsizlik olduğunu, bu sağlanırsa kolayca uzlaşılacağını mı söylüyorsunuz?İletişimsizlik kesinlikle var. Bence hiç korkmadan sorunun üzerine gidilmeli, eteklerdeki taşlar dökülmelidir. Sorun açıkca ifade edilince, geri ve ileri atılabilecek adımlar da belli olur. Çözümü olmayan sorun yoktur.Uzlaşma konusunda kadın olmanın farklılığına da özellikle vurgu yapıyorsunuz...Kadınlar arası bir dialogun faydası olabilir diye düşünüyorum. Çünkü hiç bir kadın evladını, eşini, kardeşini bir kurşunla veya bombayla kaybetmek istemez. Kadın, mutlaka barışcıl bir çözüm arayışına girecektir."Dinimin kadınları tepkisiz" ifadesine yer veriyorsunuz kitapta. Tabii bu bir roman kişisinin ağzından söyletiliyor. Ve yine "Töreler, iklim şartlarından daha ağır. Aymazlığın, yobazlığın yüzünden evlerde kapalı kalmış, hayatı olmayan, sesi çıkmayan, gün görmeyen, kara çarşaflara bürünmüş kadınlarla genç kızları düşünsene." ifadesi. Romanı okurken genelde Doğu'nun özelde kadının sorunlarını ele alırken töre ve dine eşit mesafede baktığınızı, hatta bunları neden sonuç ilişkisiyle bağlantılandırdığınızı düşündüm. Bu ikisini ayırt etmek gerekmiyor mu?Bazı coğrafyalarda, töre ve dinin içiçe geçmiş olduğuna inanıyorum. Benim için din, şekilsel değil içseldir. Tanrı ile çok özel bir iletişim yoludur... Ruh ve ahlak temizliğidir. Yanıtlayamadığımız sorunların bilgesi, mucizelerin kaynağıdır Tanrı. Bu nedenle kara çarşaflara bürünmek, insanı insandan esirgemek, yaşamı bir yasaklar arenasına çevirmek, Tanrı buyruğu olamaz diye düşünüyorum. Törelerini kalıcı kılmak için, dini kullanan kimseler yok mu? Doğunun bu kişilerle kaynadığını eminim siz de biliyorsunuz. Kötü doktor candan eder misali, cahil hoca da kişinin kafasını yalan yanlış yasaklarla doldurup, din ile töreyi birbirine karıştırıyor.Son on yıllarda Türk aydının ülkenin doğusuna, Doğudaki kadınlara yaklaşımında oryantalist bir bakış, yaklaşım yok mu sizce?Batı sömürgeciliğinin doğudaki kadını medenileştirmek istediğine hiç inanmıyorum. Batının umurunda bile değildir doğudaki kadının, mesela bir Türk kadınının medenileşmesi. Batı, sadece sömürmek ve menfaatlerini takip etmek ister. Kaldı ki medenişleme içsel, beyinsel ve sosyolojik bir durumdur, giysiyle pek alakalı değildir. Türk aydını ise, Türk kadınını bir birey olarak görmek istiyor. Birey, kendi kararlarını kendi alabilen ve sorgulayabilen ve eğitimli kişidir. Kendinden emindir.Leyla Zana'nın Doğulu kadına model olabileceğini düşünüyor musunuz?Düşünüyorum. Romanımın kahramanı Zelha için umut ettiklerimi kolaylıkla yapabilir Leyla Zana. O, doğu'nun kızıdır. Doğunun yıldızıdır. Doğudaki kadınları etkilemekte, eğitmekte, onlara güçlerini ve haklarını hatırlatmakta, eğer isterse, her birimizden daha etkili olabileceğine inanıyorum.Başka bir dilde eğitim olabilir ama...'Medenileşme' ve 'modernleşme'nin kılık kıyafet üzerinden gerçekleşeceğine inanılan oryantalist yaklaşım kızların eğitimi için de geçerli değil mi? Anadilleri olmayan bir dilde konuşarak eğitilmek bir lütuf mu? Bu bir kültür dayatması olarak da düşünülemez mi?Dünyanın tüm milletlerinin bir resmi dili vardır. Dolayısı ile devlet okullarında o dilde eğitim yapılır. Devlet kurumları yazışmalarında da o dil kullanılır. Başka dilde eğitim, özel okullarda, kurslarda mümkün olabilir ya da devlet okullarında ikinci dil olarak öğretilebilir. Fransa'da Fransızlar dükkan adlarının dahi başka dilde yazılmasına tahammül gösteremiyorlar. Biz henüz o kadar katı bir çizgiye gelmiş değiliz.


Creakle
Add to My Creakle Click here
Creakle

... biz, iç içe büyüyen, iç içe yaşayan, birbirine benzeyen, kavgacı, hırçın ve inatçı, şefkatli, sevecen ve yürekli, sonsuz verici ve can alıcı, gözü kara, kurnaz, hain, aynı anda çileli, masum ve çocuksu biz! Biz, aynı toprağın çocukları.Yazar Ayşe Kulin, Bir Gün'de herkesin payına düşmüş bir kabusun öyküsünü ele alıyor. Güneydoğu'da yaşananlar iki kadının penceresinden olduğu kadar, iki tarafın, iki yaşamın, iki ucun da yaşamından kesitlerle göz önüne seriliyor.Uzun yılların öyküsüyle bir gün içinde hesaplaşmak zordur kuşkusuz, bir gün belki yetersiz bir zaman. Ama bir gün bir başlangıç olabilir. Bir Gün, bu başlangıcın arandığı bir roman.HALE KAPLAN ÖZYazarlık hayatına, 1984'te çıkan ilk öykü kitabı Güneşe Dön Yüzünü ile başlayan, Bir Tatlı Huzur, Adı: Aylin, Füreyya adlı biyografik romanları yazan, bunlardan başka Geniş Zamanlar adlı bir öykü, Babama adlı bir şiir kitabı ve Sevdalinka, Nefes Nefese ile İçimde Kızıl Bir Gül Gibi romanları olan Ayşe Kulin'in yeni romanı 'Bir Gün' Everest Yayınları arasından çıktı. Kulin Bir Gün'de çocukluk arkadaşı olan iki kadının; siyasi kadın tutuklu Zelha Bora (Leyla Zana) ile gazeteci Nevra Tuna'nın kurgusal öyküsünden, hayali konuşmalarından hareketle Güneydoğu sorununu ve Güneydoğulu kadınları anlatıyor.Bir Gün'de ülkenin iki farklı kesimindeki kadını konuşturuyor ve önemli sorunlarına çözüm arıyorsunuz. Kadın bakışıyla ele aldığınız konu Güneydoğu ve Kürt sorunu. Bu konu sizi ne zamandır meşgul ediyor, yazmak ne kadar zamanınızı aldı?Bu konu beni çok uzun zamandır hem meşgul hem de rahatsız ediyordu. Asırlarca bir arada yaşamış insanların birbirine girmesi ve otuz bine varan genç ölü, hangi anneyi rahatsız etmez ki? Arzum, Leyla Zana'nın hayatını kaleme almak ve bu kanayan yarayı onunla birlikte irdelemekti. Olamadı. Ben de kendi kurgu karakterimle bir roman yazmayı denedim. Kitabı yazmak yaklaşık bir yılımı aldı.Yıllardır tartışılan ve çözümsüzlüğün sürdüğü bir tartışma bu. Ama kitaptaki kadınlar bir gün içinde ortak bir payda bulup uzlaşabiliyorlar. Bir günün bunun için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Kitap kişileri için 30 yılın, Güneydoğu sorunu için çok daha uzun bir sürenin hesabını vermek bu kadar kolay mı?Kitapdaki kadınlar da pek uzlaşamıyorlar. Umut etmekle kalıyorlar. Benim maksadım çözüm bulmak değil, çözüm aramaktı. Çözüm bulmak benim haddime düşmez. Hangi roman hangi soruna çözüm üretebilmiş ki? Bu sorunu çözecek olanlar siyasilerdir.Asıl sorunun iletimsizlik olduğunu, bu sağlanırsa kolayca uzlaşılacağını mı söylüyorsunuz?İletişimsizlik kesinlikle var. Bence hiç korkmadan sorunun üzerine gidilmeli, eteklerdeki taşlar dökülmelidir. Sorun açıkca ifade edilince, geri ve ileri atılabilecek adımlar da belli olur. Çözümü olmayan sorun yoktur.Uzlaşma konusunda kadın olmanın farklılığına da özellikle vurgu yapıyorsunuz...Kadınlar arası bir dialogun faydası olabilir diye düşünüyorum. Çünkü hiç bir kadın evladını, eşini, kardeşini bir kurşunla veya bombayla kaybetmek istemez. Kadın, mutlaka barışcıl bir çözüm arayışına girecektir."Dinimin kadınları tepkisiz" ifadesine yer veriyorsunuz kitapta. Tabii bu bir roman kişisinin ağzından söyletiliyor. Ve yine "Töreler, iklim şartlarından daha ağır. Aymazlığın, yobazlığın yüzünden evlerde kapalı kalmış, hayatı olmayan, sesi çıkmayan, gün görmeyen, kara çarşaflara bürünmüş kadınlarla genç kızları düşünsene." ifadesi. Romanı okurken genelde Doğu'nun özelde kadının sorunlarını ele alırken töre ve dine eşit mesafede baktığınızı, hatta bunları neden sonuç ilişkisiyle bağlantılandırdığınızı düşündüm. Bu ikisini ayırt etmek gerekmiyor mu?Bazı coğrafyalarda, töre ve dinin içiçe geçmiş olduğuna inanıyorum. Benim için din, şekilsel değil içseldir. Tanrı ile çok özel bir iletişim yoludur... Ruh ve ahlak temizliğidir. Yanıtlayamadığımız sorunların bilgesi, mucizelerin kaynağıdır Tanrı. Bu nedenle kara çarşaflara bürünmek, insanı insandan esirgemek, yaşamı bir yasaklar arenasına çevirmek, Tanrı buyruğu olamaz diye düşünüyorum. Törelerini kalıcı kılmak için, dini kullanan kimseler yok mu? Doğunun bu kişilerle kaynadığını eminim siz de biliyorsunuz. Kötü doktor candan eder misali, cahil hoca da kişinin kafasını yalan yanlış yasaklarla doldurup, din ile töreyi birbirine karıştırıyor.Son on yıllarda Türk aydının ülkenin doğusuna, Doğudaki kadınlara yaklaşımında oryantalist bir bakış, yaklaşım yok mu sizce?Batı sömürgeciliğinin doğudaki kadını medenileştirmek istediğine hiç inanmıyorum. Batının umurunda bile değildir doğudaki kadının, mesela bir Türk kadınının medenileşmesi. Batı, sadece sömürmek ve menfaatlerini takip etmek ister. Kaldı ki medenişleme içsel, beyinsel ve sosyolojik bir durumdur, giysiyle pek alakalı değildir. Türk aydını ise, Türk kadınını bir birey olarak görmek istiyor. Birey, kendi kararlarını kendi alabilen ve sorgulayabilen ve eğitimli kişidir. Kendinden emindir.Leyla Zana'nın Doğulu kadına model olabileceğini düşünüyor musunuz?Düşünüyorum. Romanımın kahramanı Zelha için umut ettiklerimi kolaylıkla yapabilir Leyla Zana. O, doğu'nun kızıdır. Doğunun yıldızıdır. Doğudaki kadınları etkilemekte, eğitmekte, onlara güçlerini ve haklarını hatırlatmakta, eğer isterse, her birimizden daha etkili olabileceğine inanıyorum.Başka bir dilde eğitim olabilir ama...'Medenileşme' ve 'modernleşme'nin kılık kıyafet üzerinden gerçekleşeceğine inanılan oryantalist yaklaşım kızların eğitimi için de geçerli değil mi? Anadilleri olmayan bir dilde konuşarak eğitilmek bir lütuf mu? Bu bir kültür dayatması olarak da düşünülemez mi?Dünyanın tüm milletlerinin bir resmi dili vardır. Dolayısı ile devlet okullarında o dilde eğitim yapılır. Devlet kurumları yazışmalarında da o dil kullanılır. Başka dilde eğitim, özel okullarda, kurslarda mümkün olabilir ya da devlet okullarında ikinci dil olarak öğretilebilir. Fransa'da Fransızlar dükkan adlarının dahi başka dilde yazılmasına tahammül gösteremiyorlar. Biz henüz o kadar katı bir çizgiye gelmiş değiliz.



Creakle
Ayşe Kulin

Ayşe Kulin is a Turkish contemporary novelist and columnist.Kulin graduated in literature from the American College for Girls in Arnavutköy. She released a collection of short stories titled Güneşe...


Reader Reviews --- Add YOURS!Click here

No Member ratings so far

Be the FIRST to rate this book!

Where are copies of this Book now!

No Book Movements so far